CHP ile İYİ Parti arasında gerilim! Akşener: Bizi sansürlemek isteyen Beştepe değil, Saraçhane

CHP ile İYİ Parti arasında gerilim! Akşener: Bizi sansürlemek isteyen Beştepe değil, Saraçhane
Yerel seçimlere kendi adaylarıyla giren İYİ Parti ile eski ittifak ortağı CHP arasında gerilim yaşanıyor. Partisinin grup toplantısında konuşan Meral Akşener, İstanbul, Ankara ve İzmir'de asmak istediği afişlerin CHP tarafından engellendiğini söyledi. CHP'nin kendilerinden rahatsız olduğunu dile getiren Akşener, "Bizi sansürlemek isteyen Beştepe değil, Saraçhane" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Partisinin asılmak istenilen afişlerinin İstanbul, Ankara ve İzmir'de CHP tarafından engellendiğini söyleyen Akşener, CHP'yi hedef aldı.

CHP'nin kendilerinden rahatsızlık duyduğunu söyleyen Akşener, "Artık açıkça görmeye başladık ki meğer ana muhalefet partisi de bizden çok rahatsızmış. Bizi sansürlemek isteyen, Saray değil, belediye. Beştepe değil, Saraçhane” dedi.

Akşener'in açıklamaları şöyle:

Ve nitekim, bugün de; önümüzde, yeni bir engel var: bugün de; birileri istiyor ki; bilbordsuz, seçim kampanyası yapalım. Ama bu defa, öncekilerden farklı ve ilginç olarak; Önümüze, bu engeli çıkartan; iktidar değil, ana muhalefet! Bizi sansürlemek isteyen; Saray değil, Belediye! Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil, Saraçhane! Yaa, ne kadar da ilginç değil mi?... “Hadi canım, o kadar da olur mu?” dediğinizi, duyar gibiyim… heyhat, oluyor. Maalesef oluyor… Şimdi gelin size, olayın detaylarını anlatayım. Ekranda, gördüğünüz görseller; yerel seçim kampanyamızın, ilk aşaması için hazırladığımız; bilbord görselleri… 4 sloganımız var: Birincisi; “Tek adam baskısına da; eş başkan kavgasına da; mecbur değilsin!.

İkincisi; “Cumhuriyete savaş açana da; teröre alan açana da; mecbur değilsin!” üçüncüsü; “Yandaş medyaya da; yoldaş medyaya da; mecbur değilsin!” Dördüncüsü; “Hain diyene de; cahil diyene de; mecbur değilsin!” Muhteremlerin, büyük karın ağrısının sebebi, işte bunlar… Bir tane de, benden olsun; beşinciyi de, ben eklettim: “Saray sansürüne de; Belediye sansürüne de; mecbur değilsin!” Her siyasi parti gibi, biz de; seçim kampanyamızın hazırlıklarını, tamamladıktan sonra; bir şirketle anlaşarak; Ankara, İstanbul ve İzmir’de, bilbordlar kiraladık. Şirketle yaptığımız, anlaşmaya göre; standart bir uygulamayla, belediyelerden, onay alındıktan sonra; billboardlarımız, geçtiğimiz Pazar akşamı asılacak; Pazartesi sabahı da, sokaklarda görünür olacaktı… Ama ne oldu, biliyor musunuz? Bilbord görsellerimiz baskıya gitti. Ancak ne hikmetse; Basımı yapılan bilbordlarımızın, fotoğrafları çekilip; birilerine gönderilmiş. Sonra da; “İstanbul’dan”, şirkete bir telefon gelmiş… Peki telefonda, ne denmiş, biliyor musunuz? “Bunları asmayacaksınız.”

Üstelik, sadece İstanbul’da değil; Ankara ve İzmir’de de asılmayacakmış… Yaaa… Sonra da, eş başkanlık deyince alınıyorlar… Gelen bu telefonun üzerine; şirket de haliyle, korkmuş, tedirgin olmuş… Uygulanan bu korkutma taktiği; size de, bir yerden tanıdık geliyor mu? Referandum sürecinde, toplantılarımız için kiraladığımız, salonları hatırlayın… Partimizin, kuruluş lansmanı için anlaştığımız; Ama sonra, anlaşmayı iptal eden, ünlü oteli hatırlayın…Hatta, genel merkezimiz için, kiralayacak bina aradığımız, günleri hatırlayın… Ne kadar da nostaljik değil mi?...