Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

UMUDUM OLUR MUSUN?

UMUDUM OLUR MUSUN?

‘’Nazik olun, çünkü karşılaştığınız herkes farkında olmadığınız zorluklarla boğuşuyor.’’ Platon.

Ruh hali başkasının davranışına bağlı olanlara gelsin bu yazım…

Bağımlı olmak; kişinin bir başka bireye aşırı düzeyde duygusal, sosyal ya da fiziksel ihtiyaçlar hissetmesi durumudur. Bu bağımlılık sağlıklı bir ilişkinin önüne geçerek, hayatını olumsuz etkileyebilecek düzeyde olabiliyor, maalesef. Genellikle özgüven eksikliği, yalnız kalma korkusu, geçmiş travmalar ya da reddedilme korkusu gibi duygusal faktörlerle ilişkili…

Birine bağlı olmak ile bağımlı olmak arasında çok önemli farklar yatmaktadır. Bağlı olmak: dengeleyici olup, değer vermek, güvenmek gibi temaları içine alırken, bağımlı olmak ise sağlıksız ve yıkıcı sürece kapı aralar. Fiziksel ve duygusal bağımlılığın sende muhtaç olmayı doğururken, bağlı olduğun kişi ile bireysel ihtiyaçlarını koruduğun için sağlıklı bir iletişime geçmene izin verir. Birinde muhtaç, diğerinde özgürsün… Birinde saygı duyulan, diğerinde ikinci plana atılansın…

Oysaki bağlı olmak ilişkilerin doğal bir parçasıyken, bağımlı olmak duygusal bağımlılığı kaybetmene yol açıyor. Bağımlılıkta korku vardır, sürekli onay alma ihtiyacı vardır! Bir süre sonra kendi kimliğini kaybedip ötekinin kimliğine bürünmek vardır. Yoğun duygusal dalgalanmaların sonucu ise bağımlı olduğun kişi ile ayrılık vardır. Bağlı olduğunda ise hayatını güvendiğin biri ile paylaşmanın mutluluğu, kendilik algını koruduğun özgüven, ilgi ve ihtiyaçları rahatça ifade edebilmenin huzuru vardır.

Ruhunun boşluğunu birine bağımlı olarak doldurmaya çalışman yeni boşluklara zemin hazırlar. Hadi gelin bu konuyu bir hikaye ile örneklendirelim:

Zeynep ve Ali üniversitede tanışmış, kısa sürede aralarındaki uyumu fark ederek ilişkiye başlamışlardı. İlk başlarda her şey güzeldi. Birlikte vakit geçirmekten, ortak ilgi alanları keşfetmekten ve birbirlerinin yanında olmaktan büyük keyif alıyorlardı. Ancak zamanla ilişkilerindeki dinamikler farklı yönlere evirildi. İkisinin de ilişkide gösterdiği davranışlar, bağlılık ve bağımlılık arasındaki ince çizgiyi gözler önüne serdi.

Zeynep, Ali’yi çok seviyordu. Hayatında önemli bir yeri vardı, fakat Zeynep aynı zamanda kendi hayatını da yaşıyordu. Kitap kulübüne gidiyor, spor yapıyor, arkadaşlarıyla vakit geçiriyor ve hayallerinin peşinden koşuyordu. Ali de Zeynep’in hayallerini gerçekleştirmesine destek veriyordu. "Senin kendinle ilgili tutkuların, seni daha da güçlü yapıyor," derdi Ali. Zeynep, Ali’nin bu desteğinden güç alırken, bir gün birlikte olmasalar bile hayatta dimdik ayakta kalabileceğini biliyordu.

Bir gün Zeynep, işinde daha iyi fırsatlar yakalayabileceği bir eğitim programı hakkında bilgi aldı. Ancak bu program, bir süre için şehir dışında olmasını gerektiriyordu. Zeynep, Ali’ye bu fırsatı değerlendirmek istediğini açıkladı. Ali, Zeynep’in hedeflerini gerçekleştirmesi için onu yüreklendirdi. “Gitmelisin. Bu, senin için önemli bir adım,” dedi. İkisinin de bağlılığı, birbirlerinin bireysel özgürlüklerine ve hedeflerine duydukları saygıdan geliyordu. Zeynep, Ali’nin ona destek olacağını bilse de başarılarının ya da başarısızlıklarının kendi çabalarına bağlı olduğunu biliyordu.

Ancak Ali’nin yakın arkadaşı Can, ilişkilerinde aynı dengeyi kuramıyordu. Can, sevgilisi Aslı’ya derin bir bağlılık duyuyordu ama bu bağlılık zamanla bağımlılığa dönüştü. Can, Aslı’nın yanında olmadığı anlarda huzursuz oluyordu. Aslı işe gitse ya da arkadaşlarıyla dışarı çıksa, Can sürekli arıyor, mesajlar atıyor ve nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Aslı’nın hayatındaki her detay, Can’ın duygusal dengesi için bir belirleyici haline gelmişti. Kendi istekleri, hedefleri ve arkadaşları ikinci plana itilmişti.

Aslı, bu durumdan giderek rahatsız olmaya başladı. “Benim de bir hayatım var, ama sen buna izin vermiyorsun,” diyordu. Can, onsuz bir hayatı düşünmekten korkuyor, Aslı’nın yanında olmadığında kendini eksik hissediyordu. Bu bağımlılık, zamanla aralarındaki ilişkiye zarar verdi. Aslı, Can’ın bu tutumunun onu kısıtladığını ve boğduğunu fark etti.

Bu sırada, Zeynep ve Ali’nin ilişkisi başka bir hikâye yazıyordu. Zeynep, şehir dışındaki eğitim programına katıldı. Uzaktayken Ali’yi çok özlüyordu, fakat bu, hayatını devam ettirmesine engel olmadı. Ali de Zeynep’in yokluğunu hissediyor, ama bunu hayatını aksatmadan yaşıyordu. Aralarındaki güven ve sevgi, mesafeye rağmen ilişkilerini güçlü tutuyordu. Zeynep eğitimde yeni beceriler öğrenirken, Ali de kendi projelerine odaklanıyordu.

Zeynep geri döndüğünde, ikisi de hem kendi bireysel gelişimlerinden hem de ilişkilerinin daha da güçlenmesinden memnundu. Ali, Zeynep’e sarılırken “Hayatımızı birlikte yaşıyoruz ama kendi hayatlarımızı da sürdürüyoruz. İşte bu yüzden güçlüyüz,” dedi.

Bu hikâye, bağlılık ile bağımlılık arasındaki farkı ortaya koyuyordu: Zeynep ve Ali, birbirlerine derin bir bağlılık duyuyordu; ancak bu bağlılık, onların bireysel kimliklerini, özgürlüklerini ve mutluluklarını koruyordu. Oysa Can ve Aslı’nın ilişkisi, Can’ın bağımlılığı yüzünden giderek sağlıksız hale geliyordu. Bir ilişkide bağlı olmak, birlikte yürünen bir yol iken, bağımlı olmak, o yolda tek başına yürüyememekten kaynaklanan bir yüktü.

Dilerim umudu dilenmediğin, kendi umudunu kendi yaşamında yeşertmeye kendini layık bulursun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya Arşivi