Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

TESLİMİYET

Kabullenemediğin her davan, üzerine düşünmene gebedir. Sen düşünmeye devam ettikçe zihnin yeni senaryoları çoktan yazmaya başlar. İster oyna ister oynama, oyunun bir parçası olmaya devam ettikçe neye yarar ki? Çok sevdiğim bir kelime teslimiyet… Teslimiyet; kelime anlamı olarak bir durumu veya duruşu kabullenme, direnç göstermeme ve karşı koymama durumudur. Kontrol edemediğin durumlar karşısında kabullenici bir tutum sergilemedir. Akışta kalmaktır, kararı ve sonucu kabul etmektir. Peki, ‘Yaşadığın hangi süreçlere teslim olmak zorunda hissettin?’ ya da ‘Teslim olmaktan korkup, utandın?’.

İnsan hatasının sorumluluklarını alamadıkça başkalarını suçlamaya meyillidir. Kabullenmekte zorlandığın her bir gerçeğin döngünü sürdürmene hizmet eder. Ta ki sen aydınlanma yaşayana kadar! Göremediğin ya da görmekte zorlandığın her olayı tekrarlar hayat senin için. Şimdi roller değişmiştir, belki kişiler, belki de kişilerin anlamaları, fakat sen aynısındır… Kendine sormayı ertelediğin açık uçlu sorularla büyür, olgunlaşırsın. Aksi halde kısır döngün senin için yaşar, yaşanmamış hayallerini!

Bir şeyler düzelsin diye beklersin, düzelen tek şey ara ara düşen ruhsal sürecindir. Uyanış; senin değişimi başkasında gerçekleştirme çabanın son buluşuyla başlar. Çünkü bir değişim olacaksa o yalnızca senin iç sesindir, haykırışındır, isyanındır… Başkasına enerjini vermeye devam ettikçe algın başka dünyalar olur. Oysaki yaşam sana sunulan en güzel hediyeyken.

Teslimiyeti bir de şöyle bir hikayeden duyalım:

Bir Sonbahar Akşamı

Elif, kariyerinde başarılı bir psikolog olarak tanınan bir kadındı. Her gün, danışanlarına yaşamlarının en zor dönemlerinde yol gösteriyor, onları güçlü olmaları için teşvik ediyordu. Ancak kendi hayatında, bir türlü kabul edemediği bir gerçekle yüzleşmek zorundaydı: Annesinin ilerlemiş Alzheimer hastalığı.

Annesi, güçlü ve bağımsız bir kadındı. Elif, annesinin kendisine nasıl örnek olduğunu, onu nasıl her zaman motive ettiğini hatırlıyordu. Fakat şimdi, annesi kendi kimliğini dahi hatırlamıyordu. Elif için bu, kabullenmesi en zor durumlardan biriydi. Her gün annesinin daha da kötüye gittiğini görmek, içindeki çaresizliği daha da büyütüyordu.

Bir gün, danışanı Ayşe ile yaptığı seans sırasında, Ayşe’nin sözleri Elif’i derin düşüncelere itti. Ayşe, yaşadığı ağır depresyonun ardından, kendini kabullenmeyi ve yaşadığı durumu olduğu gibi kabul etmeyi öğrendiğini anlatıyordu. "Direnmek yerine kabullenmek, bana huzur getirdi," dedi Ayşe, yüzünde hafif bir gülümsemeyle.

Bu sözler Elif’in zihninde yankılandı. O gece, derin bir düşünceye daldı. Annesinin durumunu kontrol edemeyeceğini, ancak bu durumu kabullenmenin ona ve annesine huzur getirebileceğini fark etti. Teslimiyetin bir yenilgi değil, bir kabullenme ve durumu olduğu gibi görme hali olduğunu anlamaya başladı.

Ertesi gün, annesinin yanına gitti. Bu sefer farklıydı. İçinde bir direnç değil, kabullenme ve sevgi vardı. Annesiyle geçirdiği her anın kıymetini bilerek, ona şefkatle yaklaştı. Annesinin hafızasının kaybolması, onunla olan bağını zayıflatmamıştı. Aksine, anıların değerini daha da artırmıştı.

Elif, annesiyle geçirdiği vakitlerde daha huzurlu olmaya başladı. Annesinin basit gülümsemesi, Elif için dünyalara bedeldi. Artık annesinin hastalığını değiştiremeyeceğini kabul etmiş, ama birlikte geçirdikleri zamanın kıymetini anlamıştı.

Teslimiyet, Elif’e içsel bir huzur ve derin bir sevgi getirdi. Annesinin yanında olduğu her anın değerini bilerek, hayatın akışına teslim olmuştu. Bu teslimiyet, Elif’e güç, sabır ve huzur getirdi.

Yaşam; belli zaman içerisinde seni teslimiyete zorlarken, dilerim utanmadan ve korkmadan gerçeklere hızlı bir şekilde ulaşırsın. Her duyguyu yaşamaya izin verdiğinde teslimiyete bir adım daha yakın olduğunu anımsa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya Arşivi