Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya

DENİZ’İN SIĞINAĞI

İnsan kayıpları ile hayatına devam etmeye çalışırken, yaşadığı sıkıntıları aktardığında, toplum olarak gerçek dışı yorumlar ile kişinin tutunacak dalını kırıyoruz, maalesef. Hayat hepimize zor oysaki… İnsan insana muhtaçken, neden zorluklarla mücadelesinde başkasına köstektir? Hele de yakın çevre ve aile söz konusu olduğunda sonuçları oldukça acı olabiliyor. Yaşanılan hikayenin elbet bir çıkışı var hepimiz için, olmayana değil olan gerçeğe yorumsuz yardımcı olanlar kazanacak el birliği ile, geride kalanlar ise kocaman bir yalnızlıkla yaşamaya devam edecek kanımca. Uçamayan birine yol gösteren el yüzmeyi hatırlatmalı. Gerçek yardım kendince sorunu çözmek değil, çözüme senin için farklı bakış açısı kazandırandır, unutma… O halde Deniz’in Sığınağı hikayesini hatırlayalım:

Bir zamanlar gökyüzünde süzülmeyi hayal eden bir kuş vardı. Onun adı Deniz'di. Ancak Deniz'in diğer kuşlardan farklı bir yanı vardı; kanatları uçmak için değil, yüzmek için yaratılmıştı. Diğer kuşlar gökyüzüne yükselirken, Deniz mavi denizin içinde saklanıyordu.

Deniz'in hayatı, diğer kuşların uçuşlarını izlemekle geçiyordu. Her sabah, arkadaşları neşeyle gökyüzüne doğru kanat çırparken, o kıyıda oturur, uçabilmeyi dilerdi. Gökyüzü onun hayal dünyasıydı; engin, özgür ve sınırsız. Ama o hayal, her gün biraz daha uzaklaşırdı, çünkü Deniz ne kadar uğraşırsa uğraşsın, kanatları onu havalandırmazdı.

Bir gün, gökyüzüne olan özlemi dayanılmaz bir hal aldı. Deniz, yüksek bir uçurumun kenarına geldi ve tüm cesaretini toplayarak kendini boşluğa bıraktı. Ama beklediği gibi gökyüzünde süzülmedi. Hızla aşağı düşerken, suya çarptı. O an anladı; kanatları uçmak için değil, yüzmek için yaratılmıştı.

Başta bu gerçekle yüzleşmek zor oldu. Deniz, suyun altındaki karanlıkta kaybolmuş gibi hissetti. Ama zamanla, suyun kendine has bir güzelliği olduğunu fark etti. Dalgaların ritmi, denizin derinliklerindeki sessizlik, yosunların arasında saklı yaşamlar... Deniz, suyun içinde özgürlüğünü buldu.

Artık Deniz, uçan kuşları izlemek için gökyüzüne bakmıyordu. Onun dünyası denizdi; derin, gizemli ve keşfedilmeyi bekleyen. O, suyun altında özgürlüğü bulmuştu ve anladı ki her canlının kendi yolculuğu vardı. Onun yolculuğu, gökyüzüne değil, denizin derinliklerineydi.

Deniz, artık kendini eksik hissetmiyordu. Uçamıyordu ama yüzebiliyordu. Ve bu, onun için yeterliydi.

Bu hikaye, hayatta başkalarının başarılarına özlem duymanın ve kendi yeteneklerimizi küçümsemenin ne kadar zararlı olabileceğini vurguluyor. Kendi yolculuğumuzu kabullenmek ve bizi biz yapan özellikleri kucaklamak, gerçek mutluluğa giden yolda atılacak en önemli adımdır. İnsana yardım eli; kendi yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri gerçekleri sunmaktır. Ben olsam diye başlayan cümlenin ağırlığı, kişinin ihtiyacı değil senin ihtiyacındır. O halde, gelin el ele zorlukları birlikte kucaklayalım. Uçamaz isek yüzmenin keyfini çıkaralım…

Nice güzel dostluklara!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uzm. Psk. Derya Yalçınkaya Arşivi